Nişantaşı adını padişahların atış talimi yaptıktan sonra iyi atışlarını işaretlemek üzere diktirdikleri anıt taşlardan alır. Osmanlı'da ilk Nizam-ı Cedid'in kurulduğu zamanlarda ordunun atış talimi yaptığı alandır. Bu talimler sırasında padişahın namaz kılıp dinlenebilmesi için yapılan ahşap mescid bugünkü Teşvikiye Camii'nin temeli olup Nişantaşı'nda yapılan ilk bina olma özelliğine sahiptir.
19. yy başlarına kadar atış talimleri yapılan ormanlık olan semt, sarayın Dolmabahçe ve Yıldız saraylarına taşınması ile birlikte hanedan üyeleri ve ileri gelen devlet görevlilerinin bölgeye yerleşmesi ile beraber önem kazanmıştır.
1856 baharında Abdülmecit'in şehzadeleri Mehmet Reşat, Kemalettin ve Süleyman’ın sünnet düğünleri için tamamen boş bir alan olan Nişantaşı, Teşvikiye ve Topağacı seçilir. Bu alanlara binlerce İran ve İzmir halıları serilir, üzerlerine yüzlerce çadır kurulur. Gece eğlenceleri için on binlerce mumla aydınlatılır. Sultan Abdülmecid bu ferah ve havadar alanı pek sever. O kadar ki bölgede bir yerleşim kurulması isteğini bugün biri Teşvikiye ve Valikonağı caddelerinin kesiştiği yerde diğeri Teşvikiye Karakolunun bahçesinde bulunan iki kitabeyle belirtmiştir. Bu kitabelerde “ESER-İ AVATIF-I MECİDİYYE, MAHALLE-İ CEDİDE-İ TEŞVİKİYYE" yazmaktadır. Yani “Abdülmecid’in karşılıksız iyilikseverliğinin eseri olan Teşvikiye Mahallesi” yazmaktadır. Adı sultan tarafından konmuş ve yerleşimi “Teşvik" edilmiş bir semttir.
Ticaret merkezinin Pera'ya kaydığı dönemde Pera'ya yakınlığından dolayı semt hızla İstanbul'un en gelişmiş ve gözde mahallelerinden biri haline gelmiştir. Caddeler hızla konaklar ve 3 – 5 katlı lüks apartmanlarla dolmuştur. Bu konaklardan bir tanesi Portakaloğlu isimli Rum tüccar ailesine aitti. Konak ailenin 1922 ‘de Yunanistan’a göçmesiyle hazineye geçmiş, bir süre Polonya Konsolosluğu olarak kullanılmış. 1927'de Vali Konağı yapılmak üzere Özel İdareye devredilmiştir. O günden beri Vali Konağı olarak hizmet veren konak önündeki caddeye de ismini vermiştir. Teşvikiye'deki Halil Rıfat Paşa konağı 1940'larda yıktırılmış önce Terakki Lisesi olmuş daha sonra yıktırılarak günümüzün gözde AVM’lerinden biri haline getirilmiştir.
İstanbul’un nezih mahallelerinden Maçka semti Nişantaşı Teşvikiye hattının ucunda Dolmabahçe'nin üst kısmına gelen tepededir. İsminin nereden geldiği hakkında bilgiler azdır. Gerçek önemini Cumhuriyet döneminde kazanan Maçka ismini Rumca'daki MATSOUKA'dan geldiği iddia edilmiştir. Semavi Eyice'nin aktardığı ikinci iddia ise buradaki nişantaşları ile ilgili olan MAÇUGAH = NİŞANGAH kelimesinden geldiği hakkındadır. Semtin ortasında Maçka karakolhanesi ve silahhanesi vardır. Bu büyük binalar Sultan Abdülaziz tarafından Simon ve Sarkis Balyan'lara yaptırılmıştır. Bugün bu büyük ve görkemli binalar İTÜ Kimya, Maden ve Metalürji fakülteleri olarak kullanılmaktadır.
Bu binaların hemen aşağısında son devir Osmanlı devlet büyüklerinin gömüldüğü bir mezarlık vardır . Maçka mezarlığının alt kısmında bulunan araziye Taşlık adı verilmiştir. Burası Kanuni Sultan Süleyman zamanında vakf edilmiş ve buraya bir cami yapılmıştır. Daha sonra yıkılıp yok olan caminin yerine Sultan Abdülaziz döneminde bir cami yapılması için çalışmalara başlanmış, zamanın Vakıflar İdaresince buraya caminin yapımında kullanılmak üzere taş ve mermerler getirilmiş ve caminin yapımına başlandığı sırada Sultan Abdülaziz’in hükümdarlıktan düşürülmesiyle cami yapımı yüzüstü kalmıştır. Böylece uzun süre atıl olan taşlardan dolayı buranın adı Taşlık olarak kalmıştır. 1939-40 yıllarında imar hareketleri sırasında buradaki taşlar Şişli Camisi’nin yapımında kullanılmıştır.
Eski ismiyle Spor Caddesi şimdiki Süleyman Seba Caddesinde Sultan Abdülmecit’in annesi Bezmialem Valide Sultan çeşmesi görülebilir. 1984 yılında bir bombalı saldırı sırasında çeşme oldukça hasar görmüş ve 1985'te TBMM Milli Saraylar Dairesi tarafından onarılarak günümüzdeki halini almıştır.
Cumhuriyet döneminde de İstanbul'un en önemli bölgelerinden biri olan Nişantaşı’nın, kaldırıldığı 1961 yılına kadar tramvaylar uzunca bir süre başlıca toplu taşıma aracı olmuştur.